Genç yaşlarda annesini kaybeden Fyodor, babasının da ölümünden sonra babasının ölümünü istediği düşüncesi yakasını hiç bırakmaz ve bunalıma düşer. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine bu suçluluk duygusu neden olur. Freud ve birçok psikanalizci de dehasıyla hastalığı arasında doğrudan bir bağlantı kurarlar. Oysa bu bağlantı yazarın bu nöbetler arasında gösterdiği zihin açıklığı kavramını desteklemez. Bu hastalık Dostoyevski için istemdışı fakat ayrıcalıklı bir deneyim olmuştur.
Hayatımda büyük yer kaplayan Dostoyevski’nin hayatını ve yapıtlarını iki ayrı bölüme ayırabiliriz. Birincisi; düşünce suçundan idam cezası almadan önceki romanları ve denemeleri, ikincisi; idam cezasında çarptırıldıktan, affedildiği cezanın uygulanmasına birkaç dakika kala bildirildikten ve dört yıl sürgüne gönderilmesinden sonraki yapıtları. Büyük metafizik romanlarının ilki ve tüm yapıtlarının anahtarı olan Yeraltından Notlar işte bu ikinci bölümde yer alır.
Aşağılanmanın zevki veya kendi kendimizi aşağılamanın zevkli ve yaratıcı olduğunu hayatımızın birkaç döneminde yaşamışızdır (yaşamalıyız). Aşağılık ve değersiz birisi olduğumuzu, kendimizi inandırmak ister gibi, benliğimize söylediğimizde; hayatın o düz çizgisinden ve diğer insanlara benzeme korkusundan veya en azından kurallara ve yasalara uymanın boğucu endişesinden kurtulduğumuzu fark edebiliriz. İşte bu son nokta o kadar rahattır ki, bizi özgürlük ve yalnızlık derecesine getiren öfkemize minnettar oluruz. Tabi ki yirmi iki yaşımda, bu yorumları, bana hissettirdikleri şeylerden yola çıkarak yazabilirim. Eminim ki bu yorumlar kırk yaşında çok farklı olacaktır (yazının kahramanı, insanın kırkına kadar yaşaması aptallıktır demiştir fakat bu notları yazdığında kırk üç yaşındadır). Bu yeraltındaki adamın, büyükşehirdeki (Petersburg) yaşadığı yalnızlık ve iğneliyici öfke, yirmi iki yaşımda İstanbul’da benim yaşadığım, hissettiğim, bildiğimi bilmeden bildiğim pek çok şeyi açıkça dile getirdiği için önemlidir Yeraltından Notlar.
2 yorum:
Bu kitabı bu kadar anlamlı kılan sen de biliyorsun ki geçen sene izlediğimiz devlet tiyatrosu uyarlamasıydı. Fyodor'u ancak bu kadar gerçekçi canlandırabilirdi bir oyuncu. Payidar Tüfekçioğlu'nun payı çok büyük biliyorsun değil mi?
Biliyorum. İnanılmaz bir tiyatro gösterisi, inanılmaaz bir oyundu. O oyunu izlediğimiz için şanslıyız gerçekten.
Yorum Gönder