.
Yaklaşık bir buçuk aydır Rus kalıntılarının olduğu bir şehirdeyim. Soğuk hava, basık ve karanlık binalara işlemiş. İnsanı karamsarlığa sürükleyen caddelerde soğuk insanlar… Ölüm sessizliğine bürünen caddeler kalabalığa alışmamış, ayakta kalmaya çalışıyor. Denizin güzelliği solmuş. Sahili, bütün güzelliğini bir çırpıda yok eden yıkık dökük fabrikaların etrafında, yeşilden uzak, ölmüş toprak parçaları çevrelemiş. Şehir merkezini estetik açıdan güzel fakat bir o kadar karanlık heykeller çevrelemiş. Balkan mimarisini temsil eden saraylar öznele inşa edilmiş. Birazdan hava kararıyor ve bu şehir yaşamaya başlıyor. Daha görkemli gösterecek şekilde aydınlatılmış binalar büyülüyor, sokaklardaki insan sayısı ve damarlardaki votka miktarı yavaş yavaş artıyor. Sanki insanlar gündüz olmasını istemiyorlar belki bu şehrin geceler için yaratıldığını düşünüyorlar. Yinede bu caddelerin keyfini en iyi sarhoşlar ve fahişeler çıkartıyor. Onla mutlu, onlar güzel giyinmiş, onlar yaşam dolu. Gece yarısına doğru neredeyse her köşe başında bir sarhoş veya bir fahişe görmeye alışmış insanlar. Publar tıklım tıklım dolu. Dikkat çekici olan bu gürültülü yerlerde yaşlı erkekleri varlığı. Onlar bu yerlere yabancı değil, evden kaçan kızlarını bulma umutları var. Erkeklerin ise bu kadınları yakalama umutları… İzlediklerim, gördüklerim bana yeni şeyler katıyor. Yaşıyorum.
1 yorum:
..
Yorum Gönder