Önsöz

Fotoğrafım
Köprünün üzerinde omzumda uyurken, seni izliyordum, boğazı aldatırken.

10.28.2009

.
Arkadaşım ol

Sahip ol bana, sarıp sarmala

Yayıl içimde

Muhtaç ve sıradanım

Isıt beni

Ve

İçine çek


 
 
 
(seversin sen bunu. hmm?)
.
.
Bir yılın gerisinde,

düşünüyorumda, beni seninle hatırlarlar şimdi. Sen akıllarına gelince ben, ben akıllarına gelince sen.
.
.
Kapana kısılıp kalsam da, biliyorum anahtarı sende
bizde
yüzüne doymak istiyorum, içimde saklamak, yanımda götürmek...,

bir heyecan sarıyor beni, bir endişe, bir üzüntü
dört yanım sen
kanıma karışmış kanın
bir tek
korkum yaralanman hayatta

iyi geceler.
seni yaşıyor olacağım.

10.19.2009

*

.
 
Kendimi -budala- gibi hissediorum. 


Dostoyevski'nin en büyük aşk romanı. Kendi romanlarının en etkileyici kadın kahramanı Nastasya Filippovna ve peygamberimsi kahramanı Prens Mışkin kendi yorumu ile -fantastik- hayatları. 


Kendiside bir Dostoyevski hayranı olan Mazlum Beyhan gerçekten inanılmaz bir çeviriye imza atmış. İletişim yayınlarından olan bu baskısını şiddetle tavsiye ediyorum. Birde Liza Knapp'in yazdığı önsöz gerçekten kapsamlı bir araştırma ve Dostoyevski'nin bu kitabı yazarken hangi ruh halinde olduğunu anlatan bir açıklama.

.

üçyüzaltmışbeşgünönce

.
 .
bugün tanış(mış)tık biz.

10.16.2009

*

.
.
Senin gözünde, yüzünde geziyor İstanbul’lar. Hepsi güzel, hepsi yakıcı, hepsi hain, hepsi yıkıcı… Gez gez bitmiyorsun. Bir de seni sevmek bitmiyor. Bitmesinden önce azalmıyor. Sevişmeler var birde, kıskandıran, hayatı donduran. Unutmadan ekleyeyim; kör karanlığı aydınlığa çeviren bakışların var birde. Nasılda sessiz, içten, etkileyici, aşk kokan… En etkileyici parfümüm sensin. Kokuyorsun yanımda, havada dağılıyorum.







Hava kötü bugün puslu, bulutlu


Hava çok güzel bugün, güzel giyinmiş, makyajsız, mutlu,

hmm

.

.
hüzünlü olduğu her halinden anlaşılan
güzel bir kadın duruyordu yanımda bugün



Güzel anılar gibi hüzünlü



Hüzünlü şarkılar gibi güzel

10.12.2009

nedensen




Bir neden başlıyor, bir neden bitiyor. Sokaklarında dolaşıyorum, karışık, zor sokaklarında. İşte bir neden daha karşımda duruyor. İçindeki salt saflığı ve çocuk ruhunu görüyorum. İçime çekiyorum ve çıkıyorum oradan. O sokakların biraz daha yukarısında kendine has güzelliğin karşıma çıkıyor, oturup seyrediyorum, saatlerce. Sigaralarca seyrediyorum seni. Yüzünün her hattını ezberlercesine, seni bıktırırcasına seyrediyorum. İşte bir neden daha… Oradan da çıkıyorum, her gün başka bir yönde artan değerliliğin var. Topluyorum teker teker. Daha dar sokaklara girmek istemiyorum. Hayır! Belki de korkuyorum, kilitli kapılardan. Dolanıyorum biraz daha sende. Sarhoş, başıboş. Ayıltıyorsun beni. Hoşuma gidiyor, biraz daha bağlıyor –beni- sana. Başka bir neden var mı?




Kısa bir tane daha var.


Sen.

10.04.2009

.

.
 .
Rakı-balık ısmarla bana. O köhne balıkçıda.
sen konuş ben dinleyeyim.
seni izleyeyim biraz.
sarhoş olayım
çok fazla değil
omzunda rahatça uyuyabilecek kadar
daha sonra teşekkür edeyim hayata
yanımda olduğun için.

?

 .
 .
Sevgiliyle uyanılmış, güzel bir pazar sabahı gibisi var mıdır? O güzel güneşin altında berbaer kahvaltı edilmiş, soluksuz sohbetin birbirini izlediği keyifli bir pazar sabahı gibisi? O karışık, yoğun, yorucu günlerde biraz olsun uzaklaşmak... Ruhuma iyi geliyor, bir anlamda "gençleştiriyor. Yaşadığımızı farkettiriyor.

10.02.2009

sen

içimde tütüyorsun.
içim de yanıyor.

.

dik yokuşları atlattık.

birliklte.

şimdi
az eğimli yollar ve
dönülmesi kolay birkaç viraj var