Önsöz

Fotoğrafım
Köprünün üzerinde omzumda uyurken, seni izliyordum, boğazı aldatırken.

11.30.2009

benden kactigin her yerde karsinda olacagim.
fakat bir parcam eksilmis bir sekilde.

11.24.2009

son durum











son denemeler, üzerimde tonlarca yük. herbiri ardı ardına devriliyor. tek bir çıkış yolu var önümde. sen. yardıma ihtiyacı olan aciz biri gibiyim. bu yüzden sen her elini uzattığında saldırıyorum. ve her elini çektiğinde düşüyorum. planlar, düşünceler, hayaller. en güzeli omzunda seyretmek dünyayı. sen gözlerimi kapayana dek.

az kaldı yanındayım
daha çok var, karanlıktayım.

11.13.2009

Kağıttan uçaklar yaptım sana, içinde notlar. Kelimeler önemli değil, mum gibi erimeyen ifadeler var romantik film tadında. Bana ait olan, benden sana giden. Bir de sana ait olan, yaşadığın ya da elinin değdiği her objeye tapıyorum.



Keşke biraz daha yaşama şansım olsaydı, kokunun sindiği evde. En sevmediğin oda dahil…


Umarım ki bir yer edinmişimdir sende. Kalbinin en karanlık yeri dahil…

11.11.2009

00:59

.
.
gece on iki den önce bütün içkiler rakıdır.

on iki den sonra ise

şarap.

sen

.
 .
elimde büyüdün.

kayıtsız.

 .
 .
hücremde mutluyum. sessiz sakin... biraz kitap, biraz içki, biraz da müzik. dinginlik hali hüküm sürüyor. kendi özümle benliğimi düşünmek için bütün şartlar uygun gibi. hergün farklı bir yönümü araştırıyorum. değişik bulgularla kendi karşıma çıkıyor, bu bulguları inceliyorum. okuduğum kitaplardan öykünüyorum bazen. binsekikyüzlü yıllarda ya da farklı bir ülkede yaşadığım oluyor. fakat dönüp dolaşıp yine hücreme geri dönüyorum. burada herşey sade ve salt. ayrıca hiçbir derdim de yok. sadece bir yatak ve ben. diğer bütün yaşam ihtiyaçları hazır. saatler bitiyor, sigaralar geçiyor ve bu kendimle başbaşa kalma durumu sona eriyor. orada sen çıkıyorsun karşıma. farkediyorum ki, -heryerdesin-

kendi içine hapsetmişsin beni. odamdan dışarı çıkamıyorum. çıkmakta istemiyorum.

11.10.2009

nefesimi tutuyorum, seni hatırlamak için. uzun tutuyorum bazen, daha çok aklımda kalman için. oysa bilmez misin ki sevgili. ben diğer nefeste tekrar seni düşünüceğim.

11.08.2009


Orada mısın?


Hadi ama düşüyorum! Beni yukarı çekebilirsin narin parmaklarınla. Mutluluk dağıtabilirsin. Beni –iyi- edebilirsin. Akıl sağlımı koruyabilirsin. Kendimi kontrol etmemi sağlayabilir ya da beni durdurabilirsin. Kısacası avucunun içindeyim.

Dalgaların arasından bir gemi yaklaşıyor. Uzaklardan geliyorsun. Seni zor seçebiliyorum. “Dudakların oynuyor fakat ne dediğini duyamıyorum.” Zor bir yol var rotada. Bir dalgakıran sana kalkan olmuş rahatça ilerlemeni sağlıyor. –Ben-.



Çocukken (çok da değil on yedi-on sekiz yaşlarıma kadar) tek başıma bir odada uyuyamazdım. Aslına bakarsan o yaşıma kadar bir evde hiç “tek başıma” kaldığımda olmamıştı. Benim en büyük korkumdu yalnız uyumak. Bazı geceler evin her odası dolu olduğu halde, sadece o anı düşünür ve uyuyamazdım.

Şimdi ise bilmediğim bir ülkede, küçük bir odada gecenin yarısında tek başınayım. Ne en ufak bir korkum var ne bir tedirginliğim. Bu beni boğmayan yalnızlıkta düşündüğüm tek ayrıntı, ben mi büyüdüm yoksa korkularım mı yok oldu? Çok da rahat uyuyorum. Çoğu geceler yastığa başımı koyar koymaz derin bir uykuya geçiş yaptığım oluyor. Ve biliyor musun gülümsüyorum çocukluğum aklıma gelince. Ne korkak bir erkekmişim. Peh! Şuan bırak yalnız kalmayı evimden bile binlerce kilometre uzaktayım. Kaçamam olasılığım bile yok. Bu ihtimallerin hiçbiri beni tedirgin etmiyor. Cesaretlendim mi ne?!

Bakma yukarda söylediğim birkaç yalana. Birkaç kadeh içmeden ya da dizüstü bilgisayarımın müzik denen gürültüsünü açmadan uyuyamıyorum. Yatağa uzandığım anda bir korkudur alıp gidiyor beni. Uyuyamıyorum. Saçmalıklar düşünüyorum. Kötü olaylar. Yakınlarım ölüyor. Sen gidiyorsun. Birileri geliyor, boğuluyorum yüzme bildiğim denizlerde. Ve birden gözlerimi açıyorum! Karşımda soğuk bana kös kös bakan bir duvar. Başka da kimse yok. Olmasında… Emin ol alışırım bir gün. Ha bu akşam biraz çok kaçırmışım “bade”yi. O yüzden rahatım. Şu son satırları da yazdıktan sonra öyle bir uykuya dalacağım ki, beni sen bile uyandıramazsın.



Birde sen varsın. Benim üstümde de bir sarhoşluk bir –aşk-. O gözlerimi açtığımda karşıma çıkan duvarda boş değil. Fotoğrafın var. Ne yani onu da koymasa mıydım? Ne sandınız siz beni? Ruhsuz bir adam mı? Yoksa korkak mı?



Keşke burada olsan şimdi… Hayır, uyuyamadığımdan değil! Senin en sevdiğin şarkı çalıyor. Elini göğsümde dolaştırıp ne güzel kulağıma fısıldardın şimdi. Akkavakkızı! Sen ban bir yüzünü dönsen ben bin üzülürüm. Şimdi hatırlıyorum da daha önce bir yazımda sana şöyle yazmıştım; “Uzaklaşıyorum, yolun şeritleri akıp geçiyor önümden ve ben her şeritte seni daha çok seviyorum.” Hatırladığım kadarıyla böyle bir şeydi. Seninle uyuyorum uyanıyorum. Hapsetme beni. Seni kusursuzca seven, ben.



İyi geceler.


11.04.2009

Bana devamlı yaz olur mu?

Kelimelerinle ayakta duruyorum,
cümlene muhtacım.


Sen yüzüne sürgün olduğum kadın


Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası


Birde

Kim istemez mutlu olmayı
Mutsuzluğa da var mısın?
for the fake plastic loves.



11.03.2009

..

.
 .
bir gün daha bitti önümde
günler gelir geçer ve antibiyotikler
kimim ben, bugün ne günlerden?
kırk derece yüksek ateş
ve kıskançlık
bu zayıflık anında

uzak senden

sana muhtaç
.
Nereye, hangi şehre, hangi ülkeye gitsem yanımdasın aslında.