Yerüstünden yazıyorum bu yazıyı
ve saatlerdir boşalan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum.
İki dünya var yaşadığımız. Biri çocukluk hayalleri gibi, öyle saf öyle temiz ki, inanamıyoruz. Diğerini - yaşamaya korkuyoruz-
Uç noktadayım. En uç noktada yaşıyorum bu aşkı. Bir sahil şehrinde, yaşamın kıyısında… Her günün, bir öncekinden daha güzel olduğu, güneşli olduğu… Günler birbirini izliyor burada, sadece senin fotoğraflarının olduğu bir albüm gibi. Ben ise kişilik çatışmalarını izliyorum, farkına varmadan. Göğsümün içinde beni zorlayan bir duygu, bir hastalık var. Alıp götürmek için zorluyor, peşinden sürüklemeye çalışıyor, çığlıklarımı duymuyor, merhametini göstermiyor bana ‘adı konmamış’ duygu. Birkaç doktora gittim senden habersiz. Cevap hep aynıydı: Tanısız… İnanmamıştım onlara. Kaçmaya karar verdim onlardan, bunun bana hiçbir faydası olmayabilir, ama onlara da en ufak bir zararı dokunacağına inanmıyorum.
3 yorum:
yaşanılan kişilik çatışmalarını izlemek sizde de bir çatışmaya sebep oluyor mu?
olmaması kaçınılmaz...
ama dönüp dolaşıp kendi benliğimizi bulmak lazım.
buluyoruz.(:
Yorum Gönder