Giderek yaklaşıyorum sana. Yazdıklarımı okumuyorsun, beni duymuyorsun. Karanlıktaki geçici körlük gibi, beni göremiyorsun. Ben ise bütün vücudumun titrediğini hissediyorum, evimin salonundaki kanepede, yorganı üstüme çekmiş uyumaya çalışırken. İnsanın benliğini kasıp kavuran, kontrol edilemez bu duygu, bir çeşit nöbet gibi. Anlam ve isim karmaşasında gidip geliyorum. Gözlerim tavandaki büyük boşlukta kayboluyor…
O, çok kurmak istediğin, yönetmek istediğin, önüne kimsenin geçmesine izin vermediğin hayallerin, benim önümde şimdi. Senin için tüketilmeyi bekliyorlar. Senin için çabalarken, ben…
“Neden!” bu beş harf anlamını yitiriyor nedensizlikte.
Oysa insanı giderek dibe sürükler farkındalık.
Yüzlerce düşünceyle uğraşmaktansa daha iyi değil midir ki saflık?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder