Önsöz
- Arturo
- Köprünün üzerinde omzumda uyurken, seni izliyordum, boğazı aldatırken.
12.28.2009
12.23.2009
12.15.2009
soğuk.
.
12.09.2009
12.04.2009
11.30.2009
11.24.2009
11.13.2009
Keşke biraz daha yaşama şansım olsaydı, kokunun sindiği evde. En sevmediğin oda dahil…
Umarım ki bir yer edinmişimdir sende. Kalbinin en karanlık yeri dahil…
11.11.2009
kayıtsız.
11.10.2009
11.08.2009
11.04.2009
11.03.2009
10.28.2009
10.19.2009
*
10.16.2009
*
.
Senin gözünde, yüzünde geziyor İstanbul’lar. Hepsi güzel, hepsi yakıcı, hepsi hain, hepsi yıkıcı… Gez gez bitmiyorsun. Bir de seni sevmek bitmiyor. Bitmesinden önce azalmıyor. Sevişmeler var birde, kıskandıran, hayatı donduran. Unutmadan ekleyeyim; kör karanlığı aydınlığa çeviren bakışların var birde. Nasılda sessiz, içten, etkileyici, aşk kokan… En etkileyici parfümüm sensin. Kokuyorsun yanımda, havada dağılıyorum.
Hava kötü bugün puslu, bulutlu
Hava çok güzel bugün, güzel giyinmiş, makyajsız, mutlu,
10.12.2009
nedensen
10.04.2009
?
10.02.2009
9.22.2009
---
Senin eşsizliğin, bulunmazlığın üstüne ne söylesem eksik kalır. Sadelikten korkmayan bir kadınsın bir kere. O köprünün altında vb. satılan balık-ekmekten alıp yemek istemen beni en çok gönendiren şeylerden biri. Sana ondan almak istemeyişimin tek nedeni midenin sağlığını düşündüğümdendir. Bunu kaç kez söyledim de sana. Adapazarı’ndaki kızla –neydi adı onun?- çektirdiğin fotoğrafta senin bütün hayat tavrın gizli. En gösterişsiz koşullarda da sen, o koşullardan hiç utanmadan, hiç yüksünmeden, bir ayağını gözü pek bir rahatlıkla ileri atabilirsin. Beni nasıl savunursun sonra. Birisi bana çok şişmanladığımı söylemişti de, hemen saldırıya geçmiş, şişman olmadığımı ileri sürmüştün. Oysa pekâlâ fazla okkalanmıştım o günler. Sen busun işte. Sevdiğini her durumda savunursun, onun kusurlarını görmezsin. Ne sevgilisin sen.
Ama Aragon’un şu dizesi de bir gerçek:
“Göğsüne bastırırken kırar sevdiği şeyi.”
(C.S.)
ha ha ha
Birkaç yılını tavlaya adamış bir insan nasıl olurda üç kere 6-0 yenilir?
cevap: benim gibi bir ustayla oynarsa.
(:
son ki üç
İşte böyle bizim hayatımız. Ortak paylaşımlar içinde. Eşsiz bir düet.
9.19.2009
9.08.2009
Sanıyorum
*Kapik: Rus en küçük para birimi.
Not: Dostoyevski 1868’de ikinci karısından olacak ikinci çocuğunu beklerken, doğuma iki ay kala yürüdüğü yolları unutmamak ve doğum anında ebeye en kısa yoldan gitmek için her gün ebenin oturduğu sokağa gider ve gelir. Bilindiği gibi Dostoyevski sara hastasıdır ve geçirdiği nöbetlerin etkisi olarak gittiği şehirlerde yön bulması ve yolları ezberlemesi zaman almaktadır. Yukarıdaki yazı, okuduğum bu anının benim açımdan hikâyeleştirilmiş halidir.
8.24.2009
özet
Ne kadınsın sen! Kıskançlığı yaratan güzelliğin, her gün artan değerliliğin, ha birde deli eden inadın…
Bugün ilk defa buluştuk biz, senin için ilk defa deliler gibi koştum, ilk defa senin canın acıdığında ben de yara aldım. İlk defa öptüm seni, tutkuyla heyecanla, gözlerimi hiç açmayacakçasına kapatarak. İlk defa kokladım seni, içime çektim. Nefesimi verdim ilk defa. Gözlerinde kendimi aradım ve ilk arayışımda buldum. İlk defa sen giderken arkandan bakakaldım, özlemle. Ruhum insan ömründe az rastlanır bir mutluluğa erişti bugün. İlk defa aşık oldum. Sanki on aydır beraber değilmişiz gibi.
Not olarak: seni, gittiğimiz her yerde gizlice izlemeye devam ediyorum. Sanki beraber değilmişiz gibi, birbirimizi yeni tanıyormuşuz gibi. Yüzünü dudaklarını… Bakışlarını izliyorum sen bana bakmıyorken. Yakalanıyorum arasıra. Bu gariplik hoşuma gidiyor. Bir yandan da benliğimi şanslı hissettiriyor; seni sevdiğim için.
8.18.2009
yeniden
7.31.2009
yaz notları - 2
Sigara gerçekten 10 TL olacak mı? Olacaksa bu zammı yapanı kim öldürecek? Sigara yasağından dolayı herkes söylenildiği gibi ev partisi düzenleyecek mi?
birde
hafta içleri maybe'yi asmalımescit karamuk'ta beklemek güzel. ayaklı kütüphane gibi her gün en az 3-4 kişi kitap okuyor.
yaşamaktan yazmaya vakit kalmıyor bu aralar. birikmiş durumdalar fakat sıraya girmiyorlar. huysuzluk ediyorlar. yaz etkisi.
bu aralar "how I met your mother" a bağımlıyım.
robi
robin mi?
birisi robin mi dedi?
ne saçmalık..
7.29.2009
(:
"Günaydın delikanlı"
"Günaydın"
Kırk kırkbeş yaşlarında yüzündeki hüznü rahatça okuyabileceğiniz taksici devam etti,
"Sevmek ne güzel değil mi?"
"Haklısın abi çok güzel"
Birazcık da olsa gülümseyen adam
"O zaman bu şarkı da benden size gelsin"
"Gelsin abi, teşekürler"
Taksici ben binmeden birkaç dakika bizi izlemiş. Ben binince Kayahan'ın bir şarkısını çalmaya başladı. Bir yandan da kendi hikayesini anlattı. Sevgili onu 2-3 hafta önce terk ettiği için bunalımdaymış. Sevgi hakkında da birkaç birşey söyleyen taksicinin bu duygu selinden ve aşkı övmesinden sonra söylediği ise beni şaşırttı;
"Yinede bu kadın milletine güven olmaz dostum!"
7.25.2009
bazı gerçekler
Gördüğünüz gibi yenilgi, tavlada Maybe için bir yaşam tarzı olmuştur...
7.24.2009
korku
Belki de bu yazı blogdaki diğer yazılarımdan bu konuyla ilgili tamamen duyarsız olduğum izlenimi vermemek için kullandığım bir çıkış yoludur, belki de değildir.
Toplum yapısındaki bu bozukluk yavaş yavaş iliklerime kadar işleyerek beni saf dışı bırakmaya çalışıyor. Rahat hareket etmekte güçlük çekmemle beraber, özgürlüğü salt düşünceler tarafından kısıtlanmış bir bireyin acılarını yaşıyorum. Teker teker elimden alınan özgürlüklerim, koruyamadığım haklarım yığın yığın birikmekte.
Bazı günler isyanın sesini duyar gibi oluyorum fakat kulağımı tırmalayan bu cılız çığlıklar sadece dikkatimi o yöne vermemi sağlıyor. Bir şeyler yapmalıyız ama ne? Son günlerde bu soruyu duyuyorum etrafta. Otobüste, metroda, vapurda veya herhangi bir yerde sesler giderek yükseliyor. Biryandan da gelişmemişlik oranındaki sabitliğin azalması bekleniyor. Kız arkadaşıma yiyecek gözüyle bakan insanlar, küpelerime ve giyinişimi eleştirenlerin azalması bekleniyor. Yine de ölümler, aciz yaşamlar, saldırılar beklemiyor bizi, artıyor.
Her gün dışarı çıkarak “Rus ruleti” oynuyoruz İstanbul’da.
Daha da acısı;
Müttefikte belli değil ittifakta.
7.23.2009
7.22.2009
dışavurum
Sevgim seninle beraber
Hayat arkadaşıma.
A.
7.18.2009
Tüm zmanların en iyi 100 kitabı!
Cevap olarak Fırat Budacı’nın dediği gibi: Dostoyevski’nin de çok sikindeydi!..
7.16.2009
tutunmak
istediğini elde ederken ihtiyacın olanı unuttuğunda
uyumak için uğraşırken sabaha kadar gözlerini ağarttığında
yerine koyamayacağın bir parçan eksildiğinde
üzerine gelen problemleri çözerken cevap anahtarı aradığında
boğazı izlerken duygulanıp yanındaki boşluğa baktığında
yorgunluktan düşüp bayılacak gibi olup dinlenmek istediğinde
herhangi bir mutluluğunda sarılıp ağlamak için sevinçten
ya da aynaya baktığında övünmek için güzelliğinden
emin olabilirsin
yanında olacağım.
7.12.2009
7.10.2009
yaz notları
*Birkaç gün içinde başlayacağım kitabın adı: Dostoyevski - Kumarbaz
*Bütün bir sene çalıştıktan sonra nefes gibi tatile ihtiyaç duyuyorum. İzmir sonra Bodrum ihtiyacımı karşılayacaktır.
*Annem yurtdışından gelirken iki şişe Jack getirmiş. Aslında erkekleri mutlu etmek hiç de zor değil.
7.09.2009
?
Peki, sen uyuyor muydun?
7.03.2009
o an için yaşamak
Uyanıyorum. 09.00’daki sınava yetişmek için acele bir şekilde hazırlanmaya başlıyorum. Üzerime ne bulduysam geçirdikten sonra arkadaşımı uyandırıyorum. Beni arabayla okula bırakacak. Yola çıkıyoruz, aklımda sınavda var fakat yine büyük bir kısmını O işgal ediyor. O’nu aramamak için kendimi zor tutuyorum.
09.00
Son anda sınava yetişiyorum. Bir-iki dakika önce aradı beni. Cevap vermedim ve telefonu kapattım. Sabah mahmurluğu ve heyecanla birlikte aynı kapta karışmış üzüntüyle sınava giriyorum.
10.00
Sınavdan çıktım. Başarının getirdiği mutluluk yüzümü güldürüyor. Telefonum hâlâ kapalı. 11.00’deki sınava çalışmak için arkadaşların yanına iniyorum. Hızlı bir şekilde hareket ederken merdivenler dikkat etmiyorum. Delice O’nu düşünürken…
12.00
İkinci başarı beni küçük bir çocuğun aldığı en sevilen hediye kadar mutlu ediyor. Arkadaşlarımı arayıp mezuniyetin yakın olduğunu haber veriyorum. Birazdan O’nu arayacağım fakat rol yapmam lazım. Kendime çeki düzen verip telefonu çeviriyorum. Uykulu bir sesle;
—Günaydın.
—Günaydın beyefendi.
—Aramışsın, telefonum kapanmış! Bende yeni kalktım. Birazdan yarınki sınav için çalışmaya başlayacağım.
—İş yerindeyim bende. Merak ettim seni. Çalışmanı aksatma lütfen.
—Tabii ki. Birazdan başlayacağım. Seni daha sonra ararım.
— Peki. Görüşürüz.
İçimdeki büyük mutluluğu bastırarak biraz soğuk konuşmuştum. Fakat o bugünkü sınavımı yarın zannediyor. Ve bu durumun bana verdiği stresle o şekilde konuşmayı uygun görüyorum.
14.30
Ankara’dan İstanbul’a doğru otobüsle yola çıktım. O benim yarın gece geleceğimi düşünürken yaklaşık altı saat sonra yanında olacağım. Zaman ilerlemiyor. Biraz kitap okuyorum, biraz öndeki turist kafilesiyle konuşuyorum, biraz otobüste ki basit filmi izlemeye çalışıyorum, her şeyden biraz… En çok aklımda O.
16.30
Beni arıyor, müsait değilim diyip telefonu kapatıyorum. Biliyorum ki üzülüyor fakat otobüste konuşamıyorum, O beni evde zannederken. Bir duygu karmaşası içindeyim. Bir yanda O’na yapacağım sürprizi ve o andaki yüz ifadesinin alacağı şekli düşünürken, bir yandan da bugün O’na verdiğim geçici huzursuzluktan dolayı mutsuzluğa düşüyorum. Bir hüzündür gidiyor dinlediğim şarkılarda. Bir heyecandır sürüyor…
21.00
İstanbul’dayım. O’nun katıldığı bir gecenin yapıldığı binanın önündeyim. Vücudumu bir titreme almış gidiyor. Sonu gelmeyecek bir heyecan bu yaşadığım. Bir yandan da o kadar yorgunum ki, ayakta duracak gücü O’nda arıyorum. Hızlı bir şekilde resepsiyona girip, oradaki görevliye acil bir durum olduğunu ve O’nun aşağıya inmesi gerektiğini söylüyorum. Arıyor ve bildiriyor. Dışarı çıkıyorum ve karanlık camların arkasından gelmesini bekliyorum. Bu bekleyiş içerisinde, yorgunluk ve baş ağrısı beni yıldırmaya çalışıyor ama bu çalışmanın imkânsız olduğunu onlarda biliyorlar. Aşağıya iniyor ve resepsiyondaki görevliye durumu soruyor. Görevlinin hareketlerinden dışarıda bekleyen beni gösterdiğini anlıyorum. Heyecanlı, korkmuş, bekleyiş içerisinde ve bembeyaz bir yüzle dışarı çıkıyor. Beni görüyor ve çığlıklar içerisinde üstüme doğru koşuyor. Ve biliyor musunuz sadece o an için yaşıyorum.
6.29.2009
29.06.09
Hayat daha güzel olacak her açıdan.
Ayrıca sonucu ne olursa olsun sınava hazırlanırken bana destek olduğu için Maybe'ye çok teşekkür ederim. Kitap ve müzikle dolu bir otobüs yolculuğu daha bekliyor beni.
yalnız
yazları hiç çekilmiyorsun Ankara.
6.27.2009
teninde kaybolmak
6.24.2009
sahil
Şimdi tekrar deniz seviyesindeyiz. Benim sana olan sevgim bu seviyeden çok yüksekte, ulaşılamaz. Seni her gördüğümde tekrar âşık oluyorum, anlasana! Tek dayanağım, arkadaşım, eşim… Beni ben yapan kadın, teşekkür ederim sana. Yanımda olduğunu bilmek yaşamayı sevmek kadar güzel…
Sen
Ben
Hayaller.
6.18.2009
6.15.2009
hmm?
C.S
istanbul karmaşası
köprüyü geçmek
köprüde kalmak
insanlar
kendilerinden nefret ettiren insanlar
kalabalık
güzelliğin beş para etmiyor İstanbul
demek istiyorum
bir de seni izlemek olmasa.
6.12.2009
İçinde bulunduğum durum
yeter ama artık!
"Yenilgi ile baş etmenin yolları"
6.10.2009
sence?
?
Dün gece yaşadıklarımızı bir rüya olarak düşünmedim değil, sabah o korkuyla uyandım. Ta ki yüzünü görene dek. Kendimi gördüm yüzünde bu sabah. Olmak istediğim yerde olduğumu gördüm. Hayalimi gördüm bu sabah. Kırık, dökük, dağılmış parçalardan oluşan hayalimin mükemmel birleşimini gördüm. Sıcacık gözlerini, pürüzsüz tenini, hiç düşünmeksizin beni öpen dudaklarını, heyecandan ve sevinçten titreyen ellerimi, beni saran benliğini gördüm. Ve eğer bir tanrı var ise, bana bu hediyeyi gönderdiği için ona teşekkür ettim. Bir de hiç durmadan, yüzümü ekşiterek ağlamak istedim bu sabah. Yaşlandıkça duygusallaşıyor muyum ne? Korktum senin gözünde güçsüz görünmekten. Yapmadım. Bu sabah senin için seninle uyandım, biliyor musun?
6.08.2009
.
Biraz daha kendime geldiğimde bir arabanın içinde buluyorum “sen-ben” i. Hızla ilerliyoruz ve birden önümüze korku çukuru çıkıyor. Bu çukurun içi soğuk, sessiz, ürkütücü… Çukurdan kaçmaya çalışıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu çukurun derinlerine kadar girersek belki de çıkamayacağız. Belki de bizi içine çekmeye çalışacak. Bu belirsizlik gözümüzü korkutuyor, tedirgin oluyoruz. Son bir hamleyle direksiyonu kırıyorum. O an birbirimize bakıyoruz. Bunun için çok vaktimiz var çünkü zaman durmuş, ilerlemiyor. Gözlerini görüyorum, belki de bir daha göremeyeceğim düşüncesi gözlerinin içine öyle bir baktırıyor ki, hayat anlamsızlaşıyor dünyada. Sadece gözlerin var. Bana bakan gözlerin. Neyse ki kurtuluyoruz çukurdan fakat araba gidip başka bir duvara çarpıyor. Engel olamıyoruz. Yaralı olarak çıkıyoruz arabadan. Bedenlerimizde tek bir çizik bile yok. Ruhlarımız yaralanmış. Benim doktorum sensin, senin doktorum benim. İyileştiriyoruz birbirimizi.
Mutlu ama tedirgin bir şekilde uyanıyorum.
yine mi?
*Yeşim'le kaldığım dersler için türev-integral çalışmaya başlayacağız. Bu sefer geçip okulu bitirmeyi planlıyorum.
6.02.2009
2.6.09
?
Aslında biliyor musun, seni görebilme ihtimali yeniden mutlu etti beni. Aman Tanrım bu nasıl bir mutluluk! Bakma böyle birden heyecanlandığıma, iyi tarafından bakmak istiyorum. Elimde olsa yanından bir saniye bile ayrılmazdım. Atlatacağız, yaşayacağız. Ne kadar korktuğumu biliyorsun, senin de inandığından eminim
Peki ya şeyi biliyor musun
üzerine titrediğimi?
5.31.2009
02:26
- Günaydın.
(Uyandım, gözlerimi açtığımda yanımdasın bir dakika…)
- Günaydın sevgilim.
Hayatıma karıştın. Seninle yeniden yaşıyorum, doğdum, büyüyorum.
Bu arada
Dün seni gördüm rüyamda.
5.27.2009
.
Bir de sen olmasan. Varlığınla ayakta duruyorum. Hayat arkadaşım.
5.25.2009
,
Seninle uyumak, uyanmak, uyumak, uyanmak, uyumak uyanmak.
5.21.2009
.
Delikanlı yürürken aklından böyle kopuk kopuk düşünceler geçiyordu işte. Temiz hava biraz ayıltmıştı onu. Beş dakika sonra bütün siniri geçince, yatmak isteyebilirdi. Ama bulvara birkaç adım kala bir çalgı sesi geldi kulağına. Sesin geldiği yana baktı. Tek katlı ama uzun, eski ahşap bir evin önünde, çalgıcılar romantizmi konuşturuyordu. Gitar flüt ve ince bir ses… Durdu yine onu düşündü.
5.18.2009
notlar
*Maybe'nin verdiği Gazap Üzümlerini hala okumadım, sıra gelmedi, asıl 7 aydır küçük prensi okumamı istiyor, bugün okuyacağım yoksa öldürülmekten korkuyorum.
*Tercihlerini önemsemeksizin, küçük iskenderi sevmiyorum hâlâ.
5.17.2009
Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
Kalbim diyorum kalbim
Daha dün tezgahtan çıkmış bir su sayacı gibi
Aşkı anılar besliyor düşler kadar
Bu yüzden diyorumki aşk eskidikçe aşktır
Sevgi eskidikçe sevgi
Günümüz ekmeğimiz, türkümüz
Çoluğumuz çocuğumuz
Binalar yan yana yükselip gidiyor
Vapurların ağzı köpük içinde
Uzaklarda ne kapılar açılıyor
Trenin biri bir istasyona varıyor
Ordan çıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi?
Geldiğimi?
Gittiğimi?
5.14.2009
Sensiz hiçbir şey olmuyor. Her hayalim, her düşüncem, her gerçekleştirdiklerim seninle. Birde seviyorum seni. Fularının üzerine sinen kokunla ayakta duruyorum, uyuyorum, kalkıyorum, gidiyorum, geliyorum.
Dün yanımdaydın. Hep yanımda olacağını düşündüğümdeki mutluluğum, seni her gördüğümdeki heyecanla eşdeğer. Biliyor musun seni yanımda hissetmek istedim, en zor anlarda, zor saatlerde. Hissettimde. Bedeninle değil, yanımda olmak isteyen sevginle.
Ne kadınsın sen…
Yine dün akşam beraber bira içerken anladım ki “su” gibi ihtiyacım var sana. Bir yandan da üzüldüm, beni düşünürken projeni aksattın. Bitireceksin değil mi?
Seni, daha on sekiz yaşında iken yaşadıklarını, gözlerinde, içinde yaşadım. Daha iyi anladım, kolay olmadığını. Yine seni izledim gizlice, bir düğüm daha attım. Seni kendime bağladığım ip daha sıkı, kopamaz, kopmamalı.
Deniz bana seni anlattı bugün, sonsuzluğunu.
Şimdi, deniz kenarında bir otobüs durağından yazıyorum sana. Aslında bu önemli değil, her yerden yazıyorum, yaşadığım her yerden. Hava güzeldi bugün. Akşam üstü. Önümde senin için saklamak istediğim bir fotoğraf karesi var. Yinede biraz üşüdüm mü ne? Ne güzel ısıtırsın beni.
Hayatın gerçekleri beynimizin içinde birer çukur açmış, girdap oluşturmuş. Bazı günler susamışız sevgiye. Acıkmışız bazen en yakınlarımıza. Yinede kurtulmuşuz, kurtulacağım.
Seninle.
Gözlerinden.
A.
5.13.2009
bekle
Heyecan içinde koşarken sana, neler düşündüm neler… Bize bunu neden yaptığını da düşündüm. Neden yaşadık bunları? Eminim seninde kendince cevapların vardır ama bizim daha çok sorumuz var.
İkinci gün… Umarım bugün biraz daha iyisindir. Şuan yanına doğru bitmek tükenmek bilmeyen bir yolculuk yapıyorum. Zaman önümdeki engel… Dün gördüm ki biz senin için ağlıyoruz fakat sen hem bizi hem de hemşireleri güldürmeye çalışıyorsun. Biliyorum hiç uslanmayacaksın. Unutma ki ne yaparsan yap hep yanında olacağız. Hâlâ seviyoruz seni, eksilmiyorsun. Dün gözlerimin içine öyle bir baktın ki, son bakış olarak kabul ettim. Anlamlı bakıyordun, özlemiş, zamanı gelmemiş, gitmek istemeyen, bizi seven bir bakıştı o. Ben de o şekilde baktım sana. Hayatı anlattık birkaç saniyede. Ve ben anlattıklarının hepsini anladım. Umuyorum ki sen de anlamaya çalışmışsındır.
Dün, yıllar sonra biraz daha büyüttün beni. Birkaç yaş daha yaşlandım. Şimdi istiyorum ki bu bana öğrettiğin son şey olmasın. Seni senden öğrenmek istiyorum.
Arkadaşlarının çok selamı var sana. Birkaç akrabanın da. En çok da Erol abi’nin. Senin kahvende oturduk dün. Arkadaşların seni sordu, gözlerimiz anlattı, yorgunluğumuz. Çay, sigara, masalar, arkadaşların hatta telefonun bile oradaydı. Bir tek sen eksiktin.
Eksik olma.
Şimdi sırası değil,
gitme baba.
5.12.2009
dram...
İşte Maybe de bu aralar, kurtulmak istediği bir durumda... Tavlada işler yolunda gitmiyor. Arturo'nun bilek gücüyle alınmış haklı galibiyetleri, Maybe yi biraz daha çıkmaza sürüklüyor.
Ankara'da da Arturo güldü. Birde Maybe'nin tavla üzerine yazdığını iddaa ettiği kitabın, ikinci baskısını iptal etmişler.
Devamını yazmam için bana teklif geldi.
Öptüm
5.10.2009
birkaç şerit
Seni izliyordum bende… Otobüsün radyosunda bana hüznü anımsatan bir şarkı. Sanırım coldplay. Uyuyorsun kucağımda, rüyalarını merak ediyorum. “Seni seviyorum” diye sesleniyorum, duymuyorsun. Bilmem belkide yüzündeki gülümsemenin sebebi budur, hissetmişsindir rüyanda.
Yarım saat oldu hâlâ seni izliyorum. Sıkılmak mı? Ne demek! Her geçen saniyenin bile bitmemesini istiyorum. Otoyolun şeritleri üstümden geçiyor, ikiye ayırıyor beni. İki tarafımda seni seviyor.
Kucağımda uyuyorsun. Aman tanrım, ne büyük mutluluk! Hissediyorum seni, vücudumda. Bilmem kaç şerittir aşığım sana.
Hâlâ seni izliyorum.
Üzülmesine bir an bile katlanamadığım, beraber yaşadığım, beraber geçmişi ve geleceği paylaştığım, iç ve dış güzelliğini bize yansıtmış olan
Anne
Sana olan sevgimin değerini ölçmek bir kenara, tam olarak gösterebildiğimden bile şüpheliyim. Bakma sana aldığım bu çiçeklere. Yetmiyor sana. Yetmez! Birde çok seviyorum seni. Her emeğinin, her çabanın farkındayım. Umarım sende benimkilerinin farkındasındır. İstemeden de olsa yaşadıklarımız, geleceğin bir aynası olamaz. Birbirimizi her geçen gün daha iyi anlayacağımızı umuyorum
Ve hala anlayamıyorum, senin içindeki sevginin şefkatin büyüklüğünü, yüceliğini. Milyonlarca insanın arasında kendimi şanslı saymak ve açıkça gurur duymak da benim mutluluğum.
Sev beni anne… Bütün hayallerinin gerçekleşmesi dileğiyle
İlk oğlun
5.07.2009
.
En çok da hatasız kurgumuzu seviyorum. Bizler iyi oyuncularız, seyirciler tekrar tekrar izlemek istiyor.
bazı gerçekler
6-2, 5-3, 5-2, 5-3
Bu sonuçlar üzerine üzerime saldıran Maybe, akşamda kendisini alkole verdi. Beni şanslı olmakla suçluyordu ama asıl farkına varması gereken şey:
bu şans değil, bilekti.